Kur'an-ı Kerim
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bakara Suresi
Medine döneminde nâzil olmuştur. 286 âyettir. Yalnız 281. âyeti Mekke’de, Vedâ Haccı’nda nâzil olmuştur. Adını 67-71. âyetlerinde zikredilen ve İsrâiloğulları’nın, bir cinâyetin fâilini bulmak için kesmeleri emredilen “bakara” (inek) olayından almaktadır.
154. Allah yolunda öldürülen (şehid) kimseler hakkında “ölüler” demeyin. Hayır, aksine onlar diridir, fakat siz (bunu) anlayamazsınız. [krş. 3/169]
155-156. (Ey mü’minler! İtaat edeni isyan edenden ayırt etmek için) andolsun ki, sizi hem biraz korku ve açlıkla hem de mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. (Ey Resûlüm!) Sabredenlere (lütuf ve ihsanımı) müjdele! Öyle ki onlar, kendilerine bir bela geldiği zaman ancak: “Biz Allah için (teslim olmuş kullar)ız ve elbette biz, (yine) O’na döneceğiz.” derler. (Çünkü gelen her türlü afet ve musibet, Allah’ın bilgi, irade ve takdiri dâhilindedir. Sabretmek ise, insanın Allah’ın takdirine boyun eğmesi ve günah teşkil eden arzularına engel olmasıdır.)
157. İşte Rablerinin mağfiret ve rahmeti, o (teslimiyette buluna)nların üzerinedir; işte doğru yolu bulanlar da ancak onlardır.
158. Şüphesiz “Safâ” ile “Merve” Allah’ın (emrettiği haccın) nişânelerinden (unsurlarından)dır. Kim Beyt’i (Kâbe’yi) hacceder veya umre yaparsa, bu iki (tepe olan Safâ ve Merve’)yi tavaf etmesinde (gidip gelmesinde) bir beis yoktur. Kim gönülden bir hayır yaparsa, (bilsin ki) Allah, muhakkak mükâfatını verir ve (kimin ne yaptığını) bilir. (Câhiliye döneminde bu tepelerde meşhur birer put vardı. Mekke’nin fethinden sonra bunlar kırılmasına rağmen müslümanların bu tepeler arasında sa’y yapma hususunda tereddüt ediyorlardı. Bunun için bu âyet nâzil oldu)
159. Şüphesiz, indirdiğimiz delilleri (emirleri) ve doğru yolu gösteren (âyetler)i insanlara Kitab’da açıkça bildirdikten sonra (hakikati) gizleyenler (ve onları yürürlükten kaldırmaya çalışanlar) var ya; işte onlara hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ede(bile)nler lanet eder. [krş. 2/174] (Çünkü İslâm’ın hakikatlerini gizleyenler; küfrün, bâtılın gündeme gelmesine ve hâkim olmasına sebep olmuş olurlar.)
160. Ancak tevbe ed(ip dön)enler, (hallerini) düzeltenler ve (Allah’ın indirdiği gerçekleri eğip bükmeden dosdoğru) açıklayanlar başka(dır). İşte, ben onların tevbesini kabul ederim. Zira ben, tevbeleri kabul buyuran, çok merhamet edenim.
161. Şüphesiz ki, (âyetlerimize ve hükümlerimize karşı çıkarak) küfre sapıp da kâfir olarak ölenler (var ya), işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onların üstünedir.
162. (Onlar) bu (lanetlenmiş) hal üzere temelli kalıcıdırlar. Artık onların azapları hafifletilmez, yüzlerine de bakılmaz.
163. Sizin ilâhınız bir ilâh (Allah’)tır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O Rahmân’dır (dünyada bütün yaratıklara merhamet edendir), Rahîm’dir (âhirette yalnız mü’minlere rahmet edendir). (Kendisinde üstün güç ve hükümranlık görülen ve yörüngesine girilip tanrılaştırılan ve tapınılan lider ve birçok varlık olmuştur. Yüce Allah burada, hükmü ve mutlak hâkimiyeti altına girilen ilâhın, bir tek kendisi olduğunu bildirmektedir.)