12 Rebi'ül-ahir 1441 | 9 Aralık 2019
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Silsile-i Şerif
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri

Haram Lokmanın Büyük Cezası



Nisan 1991

Allah (celle celâlüh) hazretlerinin sizi sevmesini ve dâr-ı naîmi olan cennetine dâhil etmesini, sonsuz cemalini gösterip engin rahmetine daldırmasını ister misiniz? Eğer ciddi olarak istiyorsanız Allah’tan gerçekten korkun ve utanın; azabından, gazabından, kahrından, hesabından, cezasından, cehenneminden tir tir titreyin; “Sonra iltifatından mahrum kalırım, cennetini elden kaçırırım; enbiyâ, evliyâ ve sülehâsından, iyi, temiz, arif, zarif, kâmil, tatlı, nurlu kullarından ayrı düşerim.” diye endişe ve telaşınızdan damla damla eriyin, mum gibi sararıp, yanıp yakılın!

Biliniz ki Allah’tan utanmak da kuru iddia ve boş laf ile değildir. Utanan insan, O’nun her yerde hâzır ve nâzır olduğunu, yapılan işleri gördüğünü, kalpten geçeni bile bildiğini hiç hatırından çıkarmaz; midesini haram lokmadan, namusunu nâmahremden, her azasını her türlü günahtan, kalbini kötü ahlâk ve duygulardan, aklını ters ve çirkin fikirlerden şiddet ve dikkatle korur. Gerçek oruç da zaten işte budur, böyle tutulur, insana böyle bir ahlâk kazandırır.

Haramdan korunmak, yenilen lokmanın mutlaka helal olması, son derece mühimdir. Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem) hazretleri bir hadîs-i şerîflerinde ikaz mahiyetinde buyuruyorlar ki:

“Bir kimse bir haram lokma yemiş olsa, kırk gece namazı kabul olunmaz, kırk sabah duasına icabet edilmez; haramdan hasıl olan tene ve vücuda cehennem ateşi daha layık ve evla olur; (az bile yenilse) haram lokmadan yine de bir parça et oluşur (yani hiç yememeye dikkat olunmalı).”46

“Kırk gece kırk sabah, yani bir ay on gün” oldukça uzun bir zaman sevgili okuyucularım. Demek ki geceleri uykusunu feda ederek kalkıp ibadet edecek kadar şevkli, coşkulu olsa bile kırk gün cezalı oluyor; ibadeti, duası boşa gidiyor, âhirette de muhakkak cehenneme atılacak, yediği haramlar kadar yanacak... Ne korkunç bir facia ve felaket!

Haramlık, bazen bizzat o maddenin kendisindedir: Leşler, domuz eti ve müskirat türü içki gibi; bazen de başka bir sebepten haramlaşmıştır: İslâmî şartlara uygun kesilmeyen koyun, sığır, tavuk... etleri; faiz, kumar, yalan, hırsızlık, zulüm, gasp, rüşvet paraları, eşya gıda ve emtiaları gibi. Mesela bir tüccar Cuma vaktinde dükkânını kapamasa, ticarete devam etse aradaki kazancı da haram olur.

Şu Ramazân-ı şerîfin feyiz ve bereketi olarak insanlarda hayrât ve hasenât duyguları coşar, herkes sadaka, zekât ve bağışlar yoluyla da sevap kazanmaya gayretlenir ama karşılarında bir sürü sahtekâr ve hilekâr... tuzaklarını hazırlamış beklemektedirler: Aslında malı mülkü olan sahte fakir dilenciler, eli gözü... sağlam sahte sakatlar, muhtelif hayır kurumlarından ayrı ayrı, kat kat katmerli burslar ve maaşlar sağlayan açıkgöz (!) yalancılar, sahte dernek makbuzları tanzim edip halkı aldatan dolandırıcılar, aldıkları sadaka ve zekâtları fakirlere intikal ettirmeyip cebine atan aracılar, kurum ve kuruluş yöneticileri... haramdan sakınmayan, azaptan korkmayan, Allah’tan utanmayan bir sürü cehennem odunu!

Sizler lokmanızın, kazancınızın, ananızın ak sütü gibi helal, temiz, alın teri, emek ve el emeği olmasına çok dikkat edin sevgili müslüman kardeşlerim! Evinize, çoluk çocuğunuza asla haram götürmeyin, onların ve kendinizin âhiretini mahvetmeyin!

Hayırlarınızı gelişigüzel değil, sağlam, ciddi, çok dindar, çok muttakî, yakından tanıdığınız bilgili, itimatlı kimselere danışarak verin; iffetli, namuslu ihtiyaç sahipleri utandıkları için ses çıkarmaz, onları siz zahmet çekerek arayıp bulun! Yaptığınız hayırların, istediğiniz yerlere ulaşıp ulaşmadığını sıkı sıkı takip ve kontrol edin! Zekât, fakirin, muhtacın hakkıdır, bizzat onun eline verilmeli ve mutlaka temlik edilmelidir; çünkü temlik tahakkuk etmezse zekât verilmiş olmaz; bu ana fıkıh kaidesi gereği, partiye, kuruma, kiraya, binaya, inşaata, okula, ölüye, kefene, mezara... zekât verilemez, bütün fıkıh kitaplarımız bu noktayı yazar, ihtar ederler, sakın sizin dikkatinizden kaçmasın!

Cümlenizin Ramazân-ı şerîflerinizi, bayramlarınızı candan tebrik eder, nice nice mübarek günlere, aylara, kandillere, bayramlara sıhhat, afiyet ve saadetle sevdiklerinizle beraber erişmenizi dilerim.

Yüce Mevlâmız namazlarımızı, oruçlarımızı, hatimlerimizi, hayırlarımızı, zikirlerimizi ahsen ve etem olarak kabul buyursun, rızasına, rahmetine, cennetine, cemaline kavuşmamıza vesile eylesin. Âmîn, bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn ve eşrefi’l-halkı ecmaîn, sallâllâhu aleyhi ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmi’d-dîn.

*


Dipnotlar
1. Deylemî, III, 591, hadis no: 5853; İbn Hacer, Lisânü’l-mîzân, IV, 444, trc. no: 1359.



iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et